17 Ağustos 1999… Hafızalarımızdan silinmeyen o kara gün. Marmara Bölgesi’nin bağrını yakan, binlerce canı toprağa veren o büyük felaket. Deprem, bize acımasız yüzünü göstermişti ve hepimize bir kez daha hatırlatmıştı: Bu topraklarda yaşamanın bir bedeli vardı, ama bu bedelin bu kadar ağır olmasını engellemek bizim elimizdeydi.
O dönemdeki yetkililer, deprem sonrası hemen harekete geçme sözü vermiş, kentsel dönüşümün ne kadar elzem olduğundan bahsetmişti. Ancak aradan geçen 25 yıla rağmen, ne yazık ki hala aynı noktadayız. Neden? Neden bu kadar zaman geçti de biz hala depreme dayanıklı, güvenli şehirler kurmayı beceremedik?
Sözler Verildi, Adımlar Atılmadı
Depremin ardından kentsel dönüşüm için sayısız proje açıklandı, planlar yapıldı, bütçeler ayrıldı. Ama ne oldu? Kâğıt üzerinde kalan bu projeler, hayata geçirilmedi. Bürokratik engeller, rant kavgaları, siyasetin karmaşası arasında kayboldu. 1999 depreminin acısını yüreğimizde hisseden bizler, “Bir daha böyle acılar yaşanmasın” diye dualar ederken, yetkililer bu duaların sorumluluğunu unuttu.
Halkın Kaygıları ve Güvensizlik
Kentsel dönüşümün önündeki en büyük engellerden biri de halkın güven eksikliği. Deprem korkusu herkesin içinde bir yara, ama bu yara yeni bir yerleşim yeri kurmaya, yıllardır yaşadığı evi terk etmeye yetmiyor. İnsanlar, bir yandan devletin kentsel dönüşüm politikalarına güvenmiyor, diğer yandan da taşınma ve yeni bir hayata başlama sürecinin getireceği zorluklarla yüzleşmek istemiyor. Ve haklılar! Çünkü bugüne kadar yapılanlar, söylenen sözler, halkın endişelerini haklı çıkarıyor.
Suçlu Kim?
Kentsel dönüşüm konusundaki başarısızlığımızın temel nedeni, sistemin işleyişindeki aksaklıklar, sorumsuzluklar ve kişisel çıkarlar. Belediyeler, müteahhitler, hükümet yetkilileri, herkes kendi menfaatini düşünürken, asıl önemli olan güvenli bir gelecek inşa etmek unutuluyor. Suçu bir kişiye ya da bir kuruma atmak kolay, ancak burada herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor.
Geç Kalmış Değiliz Ama…
Belki de en acı olan, bu felaketin bize öğrettiği dersleri hala almamış olmamız. Evet, deprem büyük bir felaketti, ama daha büyüğü onu unutmak ve önlem almamak. Kentsel dönüşüm için hala geç değil; ama ne yazık ki geçen her gün, bir sonraki felaketi biraz daha yaklaştırıyor.
Bugün, 17 Ağustos’un yıl dönümünde, sadece kaybettiklerimizi anmakla yetinmemeliyiz. Aynı zamanda bu acılardan ders almalı ve geleceğimiz için somut adımlar atmalıyız. Depreme hazırlıklı olmanın, sadece sözde değil, eylemde de kararlı olmaktan geçtiğini anlamalıyız. Aksi takdirde, bir sonraki büyük depremde yine aynı çaresizlik içinde kalacağız ve bu kez “Neden daha önce harekete geçmedik?” sorusunun cevabı, vicdanlarımızı daha da ağır yükle boğacak.
Kentsel dönüşümü başaramadık; ama artık başarmak zorundayız! Yıkıcı felaketler karşısında güçlü kalmanın tek yolu, bu sefer dersimizi almış olmaktan geçiyor. Bu sefer, yanıtımız sadece söylemlerde kalmamalı. Eyleme geçmeliyiz, geç kalmadan…
SİYASET
7 gün önceGÜNDEM
07 Ekim 2024MAGAZİN
07 Ekim 2024ASAYİŞ
07 Ekim 2024ASAYİŞ
07 Ekim 2024SPOR
07 Ekim 2024SPOR
07 Ekim 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.