evden eve nakliyat
DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN %
Bursa
°

15:25

İKİNDİ'YE KALAN SÜRE

Yaşar Geler

Yaşar Geler

19 Ekim 2024 Cumartesi

Kurum, Muhtarlık, Dernek dayanışması örneği

Kurum, Muhtarlık, Dernek dayanışması örneği
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bu konuda yazdığım ikinci yazım olacak. Bundan önce Çıldır’ın Başköy Köyü Muhtarı Aytaç Aksu’nun köyündeki kapanan eğitim kurumunu farklı bir alanda değerlendirmek ve kurtarmak uğruna yapmış olduğu eğitime destek konusunu yazmıştım. Şimdi de ona benzer fakat biraz daha farklı bir dayanışma örneğini yazacağım. Hatta bunlara benzer örnek çalışmalar geldikçe de köşemde yayınlanmaya devam edeceğim.
Bugünkü yazımın konusu yine Çıldır’ın Eskibeyrahatun Köyünden gelen bir çalışma ve dayanışma örneğidir. Bu köyde de güzel işler oluyor. Yıllar öncesinde köy odası ve oturma/toplanma salonları yapılmıştı. 2010 yılında benim de başkanı olduğum Eskibeyrahatun Köyü Derneği köylülerden ve okul çalışanlarından gelen talep üzerine köyün okulunun ana binası, öğretmen lojmanları ve anasınıfı binasının kalorifer sistemini yaptırarak eğitime önemli bir destek sunmuştu. Hatta on adet bilgisayar, ses sistemi ve yüzlerce kitap göndererek okul kütüphanesi kurulmasını sağlamıştı. O yıldan bu yana Eskibeyrahatun Köyü Derneği köyüne ve okuluna sahip çıkarak her yıl düzenli olarak ihtiyaçlarının giderilmesine katkı sağlamaktadır.
Şimdi gelelim yeni duruma. İlçe Milli Eğitim Müdürü Gürbüz Yıldız’ın teşvikleri, Köy Muhtarı Dünyamalı Özdemir’in çabaları, köylülerin imece usulü katkıları ve Eskibeyrahatun Köyü Derneği Başkanı Turgay Karadağ’ın ve yönetim kurulunun kararları ve üyelerinin katkılarıyla köyde yapılan birkaç faaliyete katkı sunmuşlardır.


Nedir bu faaliyetler?
Köyde yapılmaya çalışılan bir köy imam evi için lojman yapımına maddi katkı sağlamak, köy camiine destek olmak ve köyün okulunun çatı kısmından özellikle kışın tutan buzların oluşturduğu tehlikenin önlenmesi için çatı ve giriş kısmında yapılacak olan tadilatların giderlerinin karşılanmasını ve okul bahçe kapısının otomatik sisteme dönüştürülmesini dernek olarak üstlenmişler. Dernek, ayrıca köy okulunda okuyan öğrencilere sinema günleri düzenlemek, öğrencilerin ayakkabı ve giysi gereksinimlerini karşılamak bir de kitap toplama kampanyası başlatarak okullarında okuyan öğrencilerin eğitimlerine destek olmaya çalışmaktadırlar.
Zaten Çıldır’da var olan otuz sekiz köyden açık kalabilmeyi başaran dört köy ilkokulundan birisidir Eskibeyrahatun Köyü İlkokulu. İşte Köy Muhtarı Dünyamalı Özdemir, Köy Derneği Başkanı Turgay Karadağ ve Çıldır İlçe Milli Eğitim Müdürü Gürbüz Yıldız’ın kamu, köy muhtarı ve köy derneği dayanışması ve eğitime katkı çalışması Çıldır’da örnek gösterilecek dayanışma örneği değil de nedir? Bu anlamda emeği geçen tüm köylülere, dernek yönetim ve üyelerine ve İlçe Milli Eğitim Müdürüne bir kez daha teşekkür ederek başarılar dilemek ve bu güzel dayanışma örneğini topluma aktarmak ta biz gazetecilerin öncelikli görevidir diye düşünüyorum.
İşte, böyle güzel yürekli ve eğitimi önceleyen muhtarlar, dernek başkanları ve müdürler olduğu sürece insanlar daha rahat koşullarda eğitim alacaklardır. Örneklerinin çoğalması ve böyle güzel örnek çalışmalar geldikçe de gazete köşelerimde yayınlayacağımı belirterek ve tekrardan bu üçlüyü tebrik ederek yazımı sonlandırıyorum.
Yaşar GELER

Devamını Oku

Örnek Köy Muhtarı Aytaç Aksu

Örnek Köy Muhtarı Aytaç Aksu
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Hani yüz yıllar önce demişti ya Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Köylü milletin efendisidir.” diye.
Sen ne büyük adammışsın be Gazi!
Sen ne büyük adammışsın da yüz yıllar sonrasını ön görerek söylemlerde bulunmuşsun.
Gençliğe hitabında, büyük nutkunda ne değerli söylemler ve öngörülerde bulunmuşsun da bu millet seni anlayamamış!
Gerçi anlayan anlamış ta anlamayanlara da hala anlatmaya çalışıyoruz.


Evet, köylü milletin efendisidir. Bunu teyit eden bir çalışmadan, bir köyden ve bir köylüden söz edeceğim sizlere.
Kimdir bu köy ve köylü?
Bu köy Ardahan İlinin Çıldır İlçesinin Gürcistan sınırına yakın ülkemizin uzak noktalarında bulunan bir köy. Bu köyün muhtarı da köylü efendisi bir genç Aytaç Aksu.

Hani son yıllarda nüfusun azalması, göçler ve köylerin genç nüfusunun erozyonu nedeniyle köylerde çocuk kalmadığı için cumhuriyet döneminden beri açılan o köy okullarını birer birer kapatıyoruz ya! İşte o köylerden ve köy okullarından birisi de Çıldır’ın Başköy Köyü’ndeki eski Başköy İlkokulu.
Okul tam harabe olmaya yüz tutmuşken, yeni seçilen köy muhtarı Aytaç Aksu devreye giriyor ve bu binayı kurtarma çalışması başlatıyor. İki odalı bu yapının bir odasını köy taziye evi olarak düzenliyor. Şimdi sıra ikinci odaya gelmiş ve onu da kurtarmaya karar veriyor.

Doğaldır ki öncelikle okul açılsın mücadelesi veriyor. Ancak öğrenci yokluğundan dolayı bu düşüncesi mümkün olmayınca, başka bir proje geliştiriyor.
Bu ikinci odayı da kütüphaneye çevirmeye karar veriyor. Yani bu iki odalı yapıyı gençlik merkezi ve bir köy kültür evine dönüştürüyor. Hatta küçük olan üçüncü odayı da mutfağa dönüştürüyor ki gelen insanlara ve gençlere su, çay vb. ikramlarda da bulunalım istiyor.


Hatta ilerleyen zamanlarda köyün insanlarına Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü iş birliği ile çeşitli kurslar açmayı da planlıyor.
Hani son zamanlarda ÇEDES kavramı vardı ya değerlerimiz diye. İşte buyurun size değer. Muhtar bir değeri daha hayata geçiriyor. Değer sadece manevi değildir. Maddi değerler de vardır. İşte onlardan birisi de Cumhuriyetin değeri Başköy İlkokulu. Bu değeri yaşatmaya çalışan muhtarı kutluyorum.
Ayrıca, BAŞKÖY GENÇLİK MERKEZİ ve KÜLTÜR EVİ’nin köylülerine ve Çıldır’ımıza hayırlı olmasını diliyorum.


Neden böyle bir düşünce oluştu, diye sorduğumda; Hocam köyümüzde beş altı tane üniversite mezunu genç var. İşsizlikten köyde kalıyorlar ve yapacakları hiçbir aktivite yok. En azından bir araya gelir, sosyalleşirler. Kütüphaneden faydalanırlar. Köylümüze yön ve yol gösterirler, diye açıklamaya çalıştı.
İşte, bizim ve bu devletin böyle öngörülü ve modern düşünceli hatta eğitimli insanlara ihtiyacımız var. Ben, köyde yaşayan bir vatandaşın asgari lise mezunu olmasını, kurum ve kuruluşların başında asgari lise mezunu insanlar olmasını istediğimde kızılca kıyamet koparanlara bu lise mezunu, ön görülü Başköy Muhtarı Aytaç Aksu’nun örnek olmasını diliyorum. Darısı diğer muhtarların başına!
Muhtarı tebrik ediyor, eğitime, gençliğe ve köylüsüne verdiği destek ve hizmetten dolayı ilgili mercilerce de takdir edileceğini umuyorum.
Yaşar GELER

Devamını Oku

MEB SAHİBİNİ/BAKANINI ARIYOR

MEB SAHİBİNİ/BAKANINI ARIYOR
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Evet, MEB sahibini/bakanını arıyor. Tabi ki MEB’in sahibi devlettir. Doğal olarak devletin temsilcisi de MEB Bakanı’dır. Ancak, yakın süreci incelediğimizde ve takip ettiğimizde MEB sahipsiz/bakansız kalmıştır. Kendi iç dinamikleriyle bakanı devre dışı bırakarak yönetiliyor gibi algı içerisindeyim.
Nedenini açıklamaya çalışalım:
*Milli Eğitim Bakanı’na soruyorlar, okullarda şu veya bu oluyor. Ne düşünüyorsunuz? Benim gündemim spor, diye cevap veriyor.
*Okullarda ve özellikle taşımalı eğitim yapılan doğu ve güneydoğu illerinde servisler kaldırıldı, ne düşünüyorsunuz? Tasarruf tedbirleri var, para yok.
*Okullarda temizlik ve hijyen sorunu var. Temizlik elemanı yok, malzeme verilemiyor. Neden? Para yok. Günlük 566 lira ücret veriyoruz çalışan bulunmuyor. Ya Allah’tan korkun on bir – on iki bin liraya kim nasıl çalışsın. Üstelik asgari ücret on yedi bin lira iken.
*Okullarda öğrencilere bir öğün yemek verilsin, isteniyor. Bakan, yemek yedirecek yerimiz ve personelimiz yok.
*Okullarda öğretmen açığı var. Atama yapılması gereken öğretmenler bakanlığın kapısından ayrılmıyor. Yaklaşık iki yüz, üç yüz bin öğretmen açığı var (MEB’e göre yetmiş beş bin civarı). Yirmi bin öğretmen aldık.
*Öğretmenlere mülakat yapılıyor. Sonuçları açıklanıyor. Hemen sonrasında sistem kapatılıyor. Daha sonra açıklanacağı anlaşılıyor. Acaba neler oluyor? Diye düşünüyorsunuz.
*Okullarda öğretmene şiddet uygulanıyor. Tedbir alıp öğretmeni koruyamıyorsunuz.
*Okul müdürü, müdür yardımcısına saldırıyor, balyozla odaların kapısını kırdırıyor. Açığa aldım, bakacağız diyorsunuz. Aynı kişi ben okuluma başı açık öğrenci ve veli almam diyor, tahkikat sürüyor, deniyor. Hatta keşke basına yansımasaydı da o kabadayı müdür teşhir edilmeseydi, diyorsunuz.
*Özellikle Ardahan ve doğu illerinin birçoğunda köy okulları kapatılıyor, pansiyonlar kapatılıyor. Olur öyle şeyler, der gibi bakış ve beyanlar görüyoruz.
*Basın aracılığıyla kayıtlarda vb. durumlarda velilere; “okullara para vermeyin” diyor, bakıyorsunuz okullar bağış adı altında velileri para ödemeye mecbur ediyor.
*Ortaokullarda daha okula ilk başlayan öğrenciler için özel İngilizce ağırlıklı, matematik ağırlıklı vb. özel sınıflar oluşturulup karşılığında paralar toplanıyor. Bakan kimseden zorla para alınamaz, diyor.

Öğrencilere vereceğiniz yemek, ulaşım/servis, pansiyon, personel, öğretmen, temizlik ürünleri ve personeli için para yok deyip, hiç eğitimle ilgisi olmayan dernek, vakıf ve cemaatlere para aktarmanız hangi mantıkla ölçülür.
Basına yansıdığı kadarıyla Öğrencilere yazdığınız mektuplar için yirmi küsur milyon lira para harcıyorsunuz, okullara para yok diyorsunuz.
Sorunu çözecek Milli Eğitim Bakanı bu sorunları çözmekle mükellefken topu taca atmasının mantığını kim nasıl açıklayabilir?
Yoksa bu ülkenin vatandaşlarını özel okullara yönlendirmenin başka bir yolu mudur?

MEB’in sahibi/bakanı kimdir?

MEB bu ülkenin bir kurumu değil midir?

Siz, bu ülkenin Milli Eğitim Bakanı değil misiniz?
Sorunları vatandaş mı, veli mi, başka kurumlar mı kim çözecek? Bari bununda yöntemini açıklarsanız hem bir veli hem de bir vatandaş olarak biz de ona göre davranırız.
Yaşar GELER

Devamını Oku

Anadolu’dan Kente…

Anadolu’dan Kente…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Şehir hayatı, geçmişte çok istenen ve birçok insanın çekim merkezi olan yerlerdi. Belki Anadolu’ da yaşayan insanlarımızın hala çekim merkezleri arasında bulunur. Neden olmasın ki? Çağımızda sosyal anlamda yapılan değişim ve gelişmeler, yapılan o güzelim tanıtım ve reklam faaliyetleri şehirlerimizi hala çok ilgi duyulan ve yaşanması gereken yerler arasında göstermektedir. Aslında bu durum gerçektir de. Şehir hayatının özünü yaşadığınız da hayata dair birçok şeyi, ulaşılması güç birçok şeyi elde etmeniz olanaksız değildir. Olanakları iyi olan, ekonomik sorununu çözmüş bulunan, çoluk çocuğunun geleceğini modern şehir ortamında yetiştirmek isteyen ailelerin tercihlerinin bu anlamda doğru olduğu da yadsınmamalı.

Kentte yaşam,
Bir de gerçekten şehir yaşamını çok istemesine rağmen, ona ulaşamayan ya da “her ne pahasına olursa olsun orada olmalıyım” diyen insanlarımız vardır. Bir umut diyerek çıkarlar doğup büyüdüğü yıllarını verdikleri köylerinden. Ama gelin görün ki, kent yaşamı bütün sıkıntılarıyla çöker üstlerine. Gelir, o modern kentin varoşlarına yerleşirler. Yerleşim yerleri de genellikle kendinden önce gelmiş olan akraba ya da köylüsünün yaşadığı mahalledir. Önce çok zor koşullarda yaşayacak bir yer edinmeye çalışırlar. Sonra iş kaygısı başlar. Üstüne üstlük bir de çocukların okulları. Derken zor koşullar çöker omuzlarına. Yaşamın zorlukları içerisinde yıllar sonra belki de kaybolup giderler. Kaybolmasalar da birilerinin egemenliğinde, onların istediği gibi yönlendirmesi ve yönetmesi esaretiyle yaşar dururlar. Hatta neredeyse köleleri olurlar. Ucuz yaşam metalarıyla hep güdümlerinde olurlar. İşte bu durum karabasan gibi çöker üzerlerine ve bir daha da kurtulamazlar bu esaretten.

Kentin keyfini sürenler,
Yukarıda anlatabildiğim olumsuzluklardan başka hiçbir şey yok mu kentte? Elbette ki vardır. Şimdi de birazcık onlardan bahsedelim: Kente işiyle, aşıyla, ekmeğiyle gelen insan grupları ancak kendini bulur kentte. Pek ekmek, iş güç, yer kaygısı yaşamadan girerler kent yaşamına. Birazcık eğitim ve de kültürü de ekledik mi içine bayağı bir rahat ta ederiler kentte. Ancak ister ekonominiz iyi olsun ister olmasın aslında pek de farkları yoktur birbirlerinden. Sonuçta koca kentin bin bir türlü sorunu ile boğuşup giderler. Mesela, günlük yaşamda bir yerden bir yere gidebilmek öyle zor ki… Akıl almaz yollara başvursanız bile, on dakikada gideceğiniz bir yolu bazen iki saatte bile gidemezsiniz. Neredeyse ömrünüzün, üçte iki kayıp zaman dediğimiz bölümünü yollarda hiçbir işe yaramadan geçer.

Kentte birlik olmak,
Kentte hele bir de örgütlü değilseniz vay halinize. Yani bir güvenceniz, bir dayanağınız yoksa işiniz oldukça zordur. Anadolu insanı kente geldiğinde genellikle hemşerileriyle bir arada olmak ister. Eşinin, dostunun yakınında, yanı başında güvende hisseder kendini. Ancak, ne yazık ki, biz Anadolu insanları bunu da pek beceremiyorlar sanki. Birbirleriyle uğraşmaktan, birbirlerini alt etmeye, aşağıya çekmeye çalışmaktan başka iş de yapamıyorlar. Çünkü, bu aşamada da bencillik devreye giriyor. Oysa örgütlü olmak ve dayanışma içinde olmak o kadar önemli ve erdemli bir iştir ki…
Diliyorum ki, bundan sonraki süreçleri hep birlikte daha bir dolu daha dayanışma, yardımlaşma ve örgütlü bir biçimde geçiririz… Kentte güzel yaşam dileğimle.
Yaşar GELER

Devamını Oku

İguanalar ne kadar sürede renk değiştirebilir ? Detaylar burada…

İguanalar ne kadar sürede renk değiştirebilir ? Detaylar burada…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Dağlık Karabağ’da 27 Eylül tarihinde başlayan savaş 44 günde Ermenistan’ın tarihi mağlubiyetiyle sona ermiş, yenilginin ardından Erivan’da başlayan protestolar Başbakan Paşinyan’a istifa çağrılarıyla günlerce devam etmişti.

Azerbaycan 27 yıl sonra işgalden kurtulan Ağdam’a girmiş ancak şehirdeki acı tablo, gün ışığıyla birlikte ortaya çıkmıştı. Neredeyse tek bir sağlam bina kalmayan şehrin harabe görüntüsü yürek burktu.

Rusya heyeti Azerbaycan ve Ermenistan’da önemli görüşmeler gerçekleştirirken Paşinyan’a tüm umutlarını başladığı Rusya’dan yine kötü haber geldi.

“Dağlık Karabağ Azerbaycan’ın Ayrılmaz Bir Parçası”

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan topraklarının ayrılmaz bir parçası olduğunu ifade etti.

Rossiya 1’e konuşan Putin, Dağlık Karabağ’ın aidiyeti ile ilgili değerlendirmesinde bölgenin Azerbaycan topraklarının ayrılmaz bir parçası olduğunu söyledi.

Putin, “Ermenistan, Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığını ve egemenliğini tanımadı. Bu, uluslararası hukuk açısından hem Dağlık Karabağ’ın hem de ona komşu tüm bölgelerin Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarının ayrılmaz bir parçası olduğu anlamına geliyordu” diye konuştu.

Ermenistan Yalnız Hissetmesin Diye Herşeyi Yaptık

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan 10 Kasım itibariyle Dağlık Karabağ’da 27 Eylül’den beri devam eden çatışmaların durması için bir anlaşma imzalamıştı.

İmzalanan ortak bildiriye göre Azerbaycan ve Ermenistan güçleri anlaşmanın imzalandığı anda bulundukları noktalarda kaldı. Böylece çatışmalar esnasında ele geçirdiği yerleşim yerleri Azerbaycan’ın denetimine geçmiş oldu.

Bu bir alıntı metin örneğidir.

Dağlık Karabağ’da Azerbaycan ile Ermenistan arasında çatışmaları sonlandıran anlaşmanın ardından bölgedeki durum ile ilgili temaslarda bulunmak üzere Rus hükümet üyelerinden oluşan heyet Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye gitmiş, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’dur.

Başbakan Yardımcıları Aleksandr Novak ve Aleksey Overçuk oluşan heyet Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya’nın imzaladığı üçlü bildirinin bölgede sağlam ve uzun süreli barışın sağlanması açısından önemli adım olduğunu açıklamıştı.

  • Rusya Devlet Başkanı Putin’in, “‘Dağlık Karabağ sorunu’ ifadesini bir daha duymamayı umuyorum” şeklindeki açıklamasına katıldığını bildiren Aliyev, “Ben de bu sözleri duymayacağımı umuyorum.
  • Umarım Dağlık Karabağ bahsi geçtiğinde, sadece kalkınmadan, savaşın sonuçlarının ortadan kaldırılmasından ve bir zamanlar birbirine düşman olan ülkelerin uzlaşmasıyla ilgili haberler duyacağız.” dedi.
  • Lavrov, üç ülkenin imza attığı bildirinin, bazı güçler tarafından kan dökülmesinin sonu, barışçıl yaşama geçiş, insani sorunların çözümü olarak değil, jeopolitik oyunların prizmasıyla yorumlanmaya çalışıldığını, bunun da çağdaş değerlerle bağdaşmadığını kaydetti.

Karşılıklı Açıklamalar Geliyor

Aliyev’in bölgedeki uzlaşma konusunu her zaman vurgulamasına özel önem verdiklerini bildiren Lavrov, bölgede yapılacak tüm çalışmaların yabancı çıkarlar için değil bölge insanlarına yönelik olduğundan emin olduğunu ifade etti.

Öte yandan Dağlık Karabağ’da çatışmaları sona erdiren anlaşma gereği Azerbaycan’a ait topraklarda bulunan Ermeni siviller ve askerler, bölgeden ayrılmaya devam ediyor.

Burası yukarıda ki görselin altyazı örneğidir.

Yenilginin ardından başkent Erivan’da istifa etmesi için günlerce protestolar yapılan Başbakan Paşinyan ise uzun süre sonra cepheye savaşmaya giden eşiyle birlikte bir cenaze töreninde görüntülendi.

  1. İstifa çağrılarına direnen Başbakan Nikol Paşinyan, dünyada hiçbir ülkenin tanımadığı Dağlık Karabağ’ın yöneticisi Arayik Harutyunyan’la görüştü.
  2. İkilinin buluşmasına dair yapılan açıklamada çatışmalar sırasında kaçanların geri dönmesi ve normal yaşamın başlaması masaya yatırıldı.
  3. Şimdiye kadar 25 bin Ermeninin Dağlık Karabağ’a geri döndüğü bilgisini veren Harutyunyan, savaşta ölen askerlerin ailelerine 600 dolar yardım verileceğini söyledi. 10 Kasım anlaşmasıyla statüsü tamamen belirsiz kalan Dağlık Karabağ Ermenistan tarafından bile tanınmıyor.
  4. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki çatışmalar devam ederken Ermenistan’a verdiği desteği açıkça ifade eden Fransa Cumhurbaşkanı Macron ise hafta sonunda dikkat çeken bir ziyaret gerçekleştirdi.
Burası yukarıda ki videonun altyazı örneğidir.

Öte yandan Dağlık Karabağ’da çatışmaları sona erdiren anlaşma gereği Azerbaycan’a ait topraklarda bulunan Ermeni siviller ve askerler, bölgeden ayrılmaya devam ediyor.

Paşinya’nın Ne Yapacağı Merak Konusu

Yenilginin ardından başkent Erivan’da istifa etmesi için günlerce protestolar yapılan Başbakan Paşinyan ise uzun süre sonra cepheye savaşmaya giden eşiyle birlikte bir cenaze töreninde görüntülendi.

Dağlık Karabağ’da Azerbaycan ile Ermenistan arasında çatışmaları sonlandıran anlaşmanın ardından bölgedeki durum ile ilgili temaslarda bulunmak üzere Rus hükümet üyelerinden oluşan heyet Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye gitmiş, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’dur.

Rusya Sonuçları Etkileyecek En Kritik Ülke

Lavrov, üç ülkenin imza attığı bildirinin, bazı güçler tarafından kan dökülmesinin sonu, barışçıl yaşama geçiş, insani sorunların çözümü olarak değil, jeopolitik oyunların prizmasıyla yorumlanmaya çalışıldığını, bunun da çağdaş değerlerle bağdaşmadığını kaydetti.

Devamını Oku