Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi yüzeyinde müsilaj (deniz salyası) oluşumu yeniden artış gösterdi. Çevre sorunuyla ilgili açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Yeşim Büyükateş, müsilaja ilişkin kısa ve uzun vadede çözüm önerilerini anlattı. Büyükateş, müsilajın etkilerinin izlenmesi için biyolojik, hidrolojik ve ekolojik parametrelerin sürekli takip edildiği bir sistem kurulması gerektiğini belirtti.
Çanakkale Boğazı’nda deniz yüzeyinde müsilaj (deniz salyası) oluşumu yeniden artmaya başladı. Bazı bölgelerde belirginleşen müsilaj, çevre açısından endişeye yol açtı. Özellikle balıkçılar, deniz ekosistemindeki bu olumsuz gelişme nedeniyle kaygı duymaya başladı. Müsilaj, 2020 yılında Marmara Denizi’ni etkisi altına alarak ciddi bir çevre sorununa dönüşmüştü. Bu yıl Çanakkale önlerinde tekrar gözle görülür hale gelen müsilajın etkileri ve nedenleri yeniden gündeme geldi.
“Besin zincirinin bozulmasına ve biyolojik çeşitlilikte düşüşe yol açmaktadır”
Çevre sorunuyla ilgili açıklamalarda bulunarak, müsilajın oluşum nedenlerini ve çözüm önerilerini paylaşan Prof. Dr. Yeşim Büyükateş, “Deniz suyu sıcaklıklarının yüksek olması, güneş ışınlarının miktarı, yağışlarla kentsel ve tarımsal araziden yüzey akışıyla azot, fosfor gibi besin elementlerinin yoğun miktarlarda denizel sisteme girişi, akıntı hareketleri, müsilaj oluşumuna sebep olan fitoplanktonik grupların varlığı ve noktasal/noktasal olmayan kirlilik kaynakları sistemde yoğun birikimler oluşmasını desteklemektedir. Bu durum, deniz ekosistemlerinde habitat kaybına, oksijen alışverişi ve fotosentezde azalmaya, besin zincirinin bozulmasına ve biyolojik çeşitlilikte düşüşe yol açmaktadır” dedi.
“Kirlilik yükünü bertaraf edecek planlamalar yapılmalıdır”
2008 ve 2020 yıllarında yaşanan yoğun müsilaj oluşumu ve gerçekleştirilen çalışmaların ardından belirttiği noktalar hakkında konuşan Prof. Dr. Büyükateş, “Kısa vadede; evsel, endüstriyel ve kanalizasyon atıklarının arıtılmadan deşarjı engellenmelidir. Tarımsal faaliyetlerde kullanılan gübre ve pestisitlerin su sistemine taşınmasını engellemek için sürdürülebilir tarım uygulamaları desteklenmeli ve bu kirlilik yükünü bertaraf edecek planlamalar yapılmalıdır. Uzun vadede ise sulak alanların korunması, aşırı avcılığın önlenmesi, kıyı erozyonunun kontrolü ve habitat kaybının engellenmesi sağlanmalıdır. Doğal balıkçılıktan ziyade temiz balık yetiştiriciliği desteklenmelidir. Yağmur suyu ve kanalizasyon atıklarının ayrılması planlanmalıdır. Müsilaj etkilerinin izlenmesi için biyolojik, hidrolojik ve ekolojik parametrelerin sürekli takip edildiği bir sistem kurulmalıdır. Halkın katı atık yönetimi ve çevre bilinci konularında bilinçlendirilmesi önemlidir. Bu önlemler, ekosistem tabanlı bir yaklaşımla sürdürülebilir deniz yönetimini mümkün kılacaktır” diye konuştu.
SİYASET
11 Ocak 2025GÜNDEM
11 Ocak 2025MAGAZİN
11 Ocak 2025ASAYİŞ
11 Ocak 2025ASAYİŞ
11 Ocak 2025SPOR
11 Ocak 2025SPOR
11 Ocak 2025